BLOG

BLOG

TUNA KİREMİTÇİ’NİN MÜZİK KARİYERİNİ BU KEZ KENDİSİNDEN DİNLEYİN


Bir süre önce romancılık kariyerini noktalayan ve yüzünü müziğe çeviren Tuna Kiremitçi ile yeni projelerini konuştuk. Elite World Look’un sonbahar sayısında yer alan röportajı okurken sizin de keyif alacağınızı umuyoruz.

Müzik kariyerinizde 2016 yılı özel bir yıl oluyor gibi görünüyor, ardı ardına özel projelerle, klipler ve konserlerle dinleyicilerle buluşuyorsunuz. Neler oluyor müzik hayatınızda, anlatır mısınız?

Bir süre önce romancılık kariyerimi noktaladım ve ilk göz ağrım müziğe yoğunlaştım. Atlas grubunda şarkı yazarı ve şarkıcı olarak yer alıyorum, bir taraftan da solo albümüm üzerinde çalışıyorum. Geçmişten bugüne 10 bestemi hayranı olduğum 10 kadın solist arkadaşımla seslendiriyoruz. Pamela’dan Jehan Barbur’a, Özge Fışkın’dan Gonca Vuslateri’ye… Bir çeşit retrospektif çalışma. Ama sıfır kilometre besteler de var.

 

Önümüzdeki dönemde dinleyicileri ne gibi sürprizler bekliyor, sırada neler var?

Her ay şarkıların biri single olarak yayımlanacak. İnşallah hepsi yayımlandığında da Pasaj Müzik etiketiyle plak formatında dinleyiciyle buluşacak. Bu anlamda müzik sektörümüze de yeni bir yayın şekli öneriyoruz. Tek tek şarkılardan yola çıkıp albüme giderek, oyunu tersten kuruyoruz yani. Diğer taraftan projeyi yıl sonundan itibaren sahneye taşıyacağız.

 

Yalnızca söyleyen değil aynı zamanda söz de yazan, enstrüman da çalan bir isimsiniz. Müziğin en sevdiğiniz kısmı hangisi?

Şarkı yazmak. Batıda “şarkı yazarı-şarkıcı”, doğuda “Aşık” denen geleneğe kendimi yakın görüyorum. Herhalde en iyi “şehir ozanı” sözü karşılıyor. Kendimi ifade etmemin en iyi yolu şarkı yazmak. Şarkılar genellikle gitarla, bazen de piyanoyla çıkıyor. Stüdyo kısmı da ayrıca hoşuma gidiyor. Bazı şarkılarımın prodüktörlüğünü de yapıyorum.

 

Dinleyicileriniz sizi beğenerek dinliyor. Peki siz kimleri dinliyorsunuz, öneriniz var mı bizlere?

Her tür müzikle besleniyorum. Indie, Caz, Rock, Arabesk… En çok etkilendiğim isim sanırım Fikret Kızılok’tur. Onun doğuyla batıyı harmanlama tarzına hayranım. Mazhar Alanson, Bülent Ortaçgil gibi şarkı yazarlarından da çoğu akranım gibi etkilenmişimdir. Günümüz müziğinde en sevdiklerimse Teoman, Adamlar, Mabel Matiz gibi şehir ozanları. Dünya müziğindeyse Nick Cave, Jacques Brel, Dino Merlin, Neil Young.

 

Turizmin sekteye uğradığı bu dönemde bile İstanbul sokakları yabancı turistlerle dolu. Sizin İstanbul’la kurduğunuz ilişki nasıl, İstanbul sizin için ne anlama geliyor?

İstanbul tek bir şehir değil artık. İçinde 10- 15 farklı şehir barındıran bir kanton. Nüfusu Bulgaristan ile Yunanistan’ın toplamı kadar. Bakırköy, Şişli, Bağcılar, Kadıköy, Fatih, Beşiktaş, Adalar… Hepsi başka şehirler. Hepsinin kendisine göre ayrı yaşama kültürü var. Yeniköy’de başka Süleymaniye’de başka bir ruhsal iklimi hissediyorsunuz. Bazen yorucu olsa da bence sanata-sanatçıya çok ilham veren bir şehir. Bunu en iyi İstanbul’da yaşayan yabancı sanatçı arkadaşlarımız fark ediyor aslında, şehre taze gözlerle bakabildikleri için.

 

Sık sık yolculuk yapan bir isimsiniz, oteller de hayatınızın ayrılmaz bir parçası olsa gerek. Neleri önemsersiniz bir otelde?

Mimari çok önemli. Otelin zevkli ve ferah tasarlanmış olmasını tercih ederim. Yoksa lüks olması gerekmez. Öyle yüzme havuzunda, saunada falan gözüm yok… Oda servisi 24 saat çalışırsa ne âlâ. Otelde alkol yoksa huzursuz olurum, o akşam canım içmek istemese bile. Aydınlatmanın doğru yapılması ve mobilya seçimi insan ruhunu etkiliyor. Bir de işini seven çalışanları varsa insan başka ne ister…

Derginin tamamına  http://edergi.eliteworldhotels.com.tr/pdf/ew09.pdf adresinden ulaşabilirsiniz.